18 Mayıs 2013 Cumartesi

Buna Yıllar Sonra Yine Kızıyor Olacak mısınız?



Buna Yıllar Sonra Yine Kızıyor Olacak mısınız?

Büyük ihtimalle hayır! Duygularımız çok hızlı değişimlerden geçer. Sizi bugün rahatsız eden bir konu bir zaman sonra hiç etkilemeyebilir.
Ani patlamalarımızın büyük çoğunluğu saman alevi gibidir. Alev kısa sürede söner. Ama o ateşin üstüne ilaveler yaparsanız giderek büyüyen bir yangına dönüşebilir.
Bütün kavgalar, çoğunlukla ilk birkaç dakika içerisinde sona erdirilebilir. Aynı şekilde, küçücük bir sorun, saniyeler içerisinde cinayetlere dönüştürülebilir.
Duygularınıza hâkim olmak, o alev başladığı anda hemen müdahale edip yangının büyümesini engellemekle mümkündür. Yoksa sizi itfaiye bile kurtaramaz! Geçmişte yaşadığınız can sıkıcı durumların hangisi bugün sizin için yine önemli? İlkokul yıllarında arkadaşlarınızla aranızda geçen kavgaları hatırlayın. Kırk yıl sonra karşılarına çıkıp, “Sen benim silgimi nasıl yersin!” diye hesap sorar mısınız? Ya da bir gün onların karşılarına dikilip, “hani elli yıl önce parmaklarıyla ıslık çalamadığı için dalga geçtiğiniz bir çocuk vardı. Hatırladınız mı? Alın size ıslık…” der misiniz? Sakın içinizden, “Evet, deerrmişiiimm.” demeyin çok üzülürüm.
Hangi durumlara yıllar sonra kızıyor oluruz ki? Çok azına. Muhtemelen şu an yaşadıklarınıza da bir zaman sonra kızmıyor olacaksınız. Doğadaki değişim kanunudur bu. Eskiyen her şey atılır. Yerine yenileri gelir. Eski duygular gider, yeni duygular gelir. O halde, eski duygularımızı saklamanın, “Bir gün zamanı gelecek” diye saman saklamaktan ne farkı var?
Sizin tartıştığınız o kişi geçmişte kaldı. Şu an karşınızdaki insan o değil. Siz de o zaman ki siz değilsiniz. Düşünceleriniz değişti, bakış açınız değişti hatta bedeniniz değiştir. Vücudumuz her birkaç yılda bir tamamen yenilenir. Bütün hücrelerimiz kendini tazeler. Bu demektir ki, bizler birkaç yılda bir yenileniriz. Otomobiliniz bile eskir, ama siz hep yeni kalırsınız. Bu yüzden, o geçmişteki kendinizi ve diğerlerini de böyle değerlendirin. Onlar ve siz aynı kişiler değilsiniz.
Bugün yaşadıklarınız da, gelecekte var olacak size ait değil. Gelecekte siz değişmiş olacaksınız. Tabi bu kural kanun karşısında geçerli değildir. Bir suç işlediğinizde hâkime, “Ben o kişi değilim hâkim bey” diyemezsiniz. Ama duygusal açıdan bu doğrudur. Kimlik numaranız, adınız ve doğum yeriniz değişmez. Duygularınız, fikirleriniz, bakışaçılarınız ise sürekli olarak değişir. Madem bu hep böyle olacak, şimdi bunu hayatımıza uygulayabiliriz.
Bugünden itibaren yaşadığınız günleri, daha bir farkında olarak yaşamanızı öneriyorum. Karşılaştığınız her duruma, eskiden verdiğiniz gibi değil de, bu kitapta paylaştıklarımız doğrultusunda tepkiler vermeye çalışın. Kendinizi her gün yenilenen ve başka birisine dönüşen biri olarak görün. Dünkü siz, bugünkü siz değil. Dün yaşandı ve bitti. Dersinizi aldınız ve sayfa kapandı. Bu kadar! Yarın başka bir gün olacak ve yarın da bugünkü siz olmayacaksınız. Karşınıza ne çıkarsa çıksın, çözecek, güçlü olacak ve olayı yaşandığı yerde kapatacaksınız.
Yangınlar, yangının çıktığı yerde ve çıktığı anda söndürülmelidir. “Ben bu yangına doyamadım, birazını da seneye söndürmek istiyorum” demek ne kadar saçmaysa, sorunları da o anda çözmek yerine, “Şeyy, sanırım biraz zamana ihtiyacım var” demek aynı şeydir. Ne kadar zamana ihtiyacınız var? Bir saat yeterli mi? Bence yeter de artar bile. Ben genellikle sorunları, bir saatte çözüp bitirmeye gayret ederim. Elbette bütün sorunları değil ama neredeyse tamamına yakınını.
Sorun yaşadığım anda, saatime bakarım ve kendi kendime, “bir saat içinde ne yapıp edip, bu sorunu çözmüş olacağım” derim. Bazen sorun o anda çözülmeyebilir. Ama bu bir saat içerisinde olası bütün çözümleri planlamalısınız. En azından, nasıl çözüleceğine dair bir plan netleşmeli kafanızda. Bir saat kuralı harika bir yaklaşımdır. Eskiden bunu “Bir gün” olarak kullanırdım. Ama neden kocaman bir günü mahvedeceğiz ki. Bu yüzden, bir saat yeterli bir süredir. Nasılsa bu probleme yıllar sonra üzülüyor olmayacaksınız, nasılsa bu sorun er yada geç bitecek, o halde neden günlerce uzatalım? Hemen şimdi sorunu çözmeye başlayabilirsiniz. Şimdiki zaman gibisi yoktur. Sorun çözmek için bundan iyi fırsat olamaz. Eğer sorunu şimdi çözmezseniz, sorun küflenmeye, kokmaya ve kabak tadı vermeye başlar.  Siz hiç yaz günü balkonda bir kalıp peynir unuttunuz mu? Bir hafta sonra o peyniri almak üzere balkona çıktığınızda göreceğiniz manzara enfestir. Gördüğünüz manzara size, eğer duygularınızı da peynirleri sakladığınız gibi saklarsanız, başınıza gelecekleri anlatır.
Bütün acıların bir son kullanma tarihi vardır. Uzattıkça küflenirler.
Bence çoğu acının son kullanma tarihi bir saattir.
Ve o süre, acının kapağını açtığınız anda
başlamıştır!


Ayrıca Şu Yazılar da İlginizi Çekebilir:

2 yorum:

  1. MUTSUZ OLMAK GÜNAHTIR kitabınızı ilk yayımlandığı tarihte alıp okudum.Çok güzel bir kitap.Diğer eserlerinizi de beğenerek okudum ve okuyorum.Elinize yüreğinize sağlık.Ben şunu sormak istiyorum izninizle.Söylediğiniz hemen çözüm bulma ya tamamıyla katılıyorum ama kimi zaman da bir müddet bekleyip yeri ve zamanı gelince sorunumu çözmeliyim diye rafa kaldırıyorum.Evet mayalanıyor içimdeki keder.Hemen çözelim desem sert tepkiyle karşılaşıyorum.41 yıllık evliyim belki diyeceksiniz ki bunca senedir nasıl gittiyse öyle devam edin.Ama öğrenmenin yaşı yok dimi:)sorum şudur : kavga gürültüde olsa sorunun üstüne mi gitmeli yoksa benim yaptığım gibi yapıp ( zira hiç kavga etmeden bu yıllara geldik) içine atıp öylemi yaşamalı.Ve sonuçlarına katlanarak:(

    YanıtlaSil
  2. Gülveren hanım merhabalar,
    Mesajınız için çok teşekkür ederim. Sorunları içine atmak hiçbir zaman için doğru bir strateji değildir. Sorunların üstüne gitmeli ama bunu yaparken de, doğru stratejileri takip etmelisiniz. Önemli olan bir sorunu çözmekten ziyade, o sorunun ortaya çıkmamasını sağlamaktır. Telepati, bu konuda işinize yarayabilir. Sevgilerimle... Mustafa Çay

    YanıtlaSil

Yorum Yaptığınız İçin Teşekkür Ederiz...
Mustafa Çay Akademi

www.mustafacay.com